Hikâye: Hissikablelvuku

Cümlesini tamamladıktan sonra kalemini usulca hokkaya bıraktı, takibinde tezat bir çeviklikle kendini iskemlesine teslim etti. Dua edermiş gibi ellerini yüzüne sürdü, yelek cebindeki kösteklisine uzanarak saati tespit etti, öteki cebinden karanfil kutusunu çıkardı ve içinden aldığı bir tanesini ağzına yerleştirdi. Tüm bunları bilinçsiz bir şekilde yaparken zihninde başka meseleleri mütalaa ediyordu. Haftanın, günün, saatin, yaşamın muhasebesi hiçbir zaman aksamamalıydı. Ritüelini bitirdiğinde saat gece 11'e yaklaşmıştı.

"Acaba bana yalan mı söylüyor?"

Bu soru, görmemesi gereken şeyi gördüğü çarşamba gününden beridir zihninde belli bir yerleşimi iskan eylemekteydi. Zaaflarının farkındaydı, hanımefendinin istekleri doğrultusunda çalışmalarını yürütürken kendisine eksik bilgi vermesine bir bakıma göz yummuştu. Hissikablelvuku, daha büyük bir entrikaya, komploya işaret etmekteydi, hanımefendinin de dahlinin bulunduğu bir komploya.

Başta irtibatsız addettiği ameliyathane cinayetinden kuşkulanmaya başlamıştı artık. Davadan sorumlu polislerle muhabbeti vardı, görünen o ki eski defterleri açmaksızın küçük bir ziyarete lüzum hasıl olmuştu. İçten içe hayıflandı. Basit sandığı dava gittikçe dallanıp budaklanmaktaydı.

Bunların ötesinde neyi amaçlıyordu madam? Aldatıldığından şüphelenen masum bir kadın mıydı, yoksa gizli emellere sahip bir femme fatale? Bu soruların cevabını er ya da geç alacağının farkındaydı, ancak muhtemel yanıtlar ve neticeler, teşebbüsünü yeniden değerlendirmesine yol açacak kadar ürkütücüydü.

Art arda üç ritmik ses.

Narin ama emin şekilde çalınan kapıdan keşmekeşin müsebbibi çıkıvermişti.

"İyi geceler, dedektif."
"İyi geceler hanımefendi. Buyrunuz."

Yorumlar

İlginizi çekebilecek diğer yazılar

Kitap Tanıtımı: Totsukuni no Shoujo

İnceleme: Görsel Romanlar