Sonu gelmeyen denemeler ve şiirimsilere küçük bir ara verelim ve hayranı olduğum, zarif, bedii bir çizim tarzına; gece sabilere yatmadan önce okunan masallara benzer büyülü bir hikâyeye, fantastik bir evrene sahip güzel bir yapıttan bahis açalım aziz okuyucu: Öteki Taraftan Gelen Kız, Totsukuni no Shoujo.
Uzun zamandır üzerine yazmayı arzuladığım bir konu: Görsel romanlar. Daha önce kaleme aldığım “Ace Attorney” incelemesi ile konuya girizgâh havasında temas etmiştim. Geçen sürede artmış olan tecrübem ile, ilaveten konu üzerine ana dilimizde yeterli kaynak olmamasının verdiği cesaret ile daha detaylı ve kapsamlı bir yazı yazma ihtiyacını kendimde hissettim. İlgilenenler için doyurucu, ilgi duyabilecekler için de ufuk açıcı bir inceleme olması dileğiyle! Bu buket sizin ziyaretiniz onuruna!
Yeni acılar dökmem gerek dizelere, ilk bölümün yirminci kantosunun konusu yerin dibindekileri getirmek için dile. Acılı gözyaşlarının biriktiği karşımdaki hendeğin dibine bakıyordum olanca dikkatimle: değirmi vadiden gelen insanlar gördüm, sessizce ağlıyorlardı, yeryüzünde ayinde yürür gibi yürüyorlardı. Bakışlarımı dibe, onlara doğru indirince şaşırdım, çeneleriyle gövdeleri arasının ters dönmüş olduğunu gördüm: böbreklerine bakıyordu yüzleri, gerisin geri yürüyorlardı, çünkü önlerini görmüyorlardı. Belki de inme nedeniyle vücutları kıvrılmıştı böyle; ama ne duymuş, ne de görmüştüm böyle inmeli. Ey okur, Tanrı yararlandırsın seni okuduklarından, ama yine de kendi kendine karar ver, gözlerim kuru kalabilir miydi, insanın görünüşünün, kaba etleri gözyaşları sulayacak gibi değiştiğini yakından görünce. Sarp yamacın kayalarından birine dayanıp öyle ağladım ki, rehberim şöyle dedi: "Bu budalalar gibi misin yoksa sen de? Burada acımanın ancak ölüsü bulunur;