Kayıtlar

Doğru Bildiniz, Daha Fazla Yazmalı

Blogu ziyadesiyle ihmal ettiğimin bilincindeyim, bu nedenle eski yazılarıma, çok eski yazılarıma göz gezdirdim; bilvesile toyluğumu hatırlamış oldum. Arada birkaç tane güzel yazı olmakla birlikte köhnemiş, estetikten uzak bazılarını yayından kaldırma inisiyatifini kullanmaktan sakınmadım, hem de büyük bir zevkle. Hoş, hâlâ toy bir zatım; mamafih artık belli bir seviyeyi aşmış olduğumu görmek kuşkusuz bahtiyar kıldı bendenizi. Şu soru aklıma geliyor tam bu noktada: Hiçbir şey yazmamak, kötü bir şey yazmaktan yeğ midir? Başka bir bahiste tereddütsüz "Yeğdir" yanıtını verirdim, lakin şu an, uzun zamandır hiçbir şey yazmamış olan ben, bu yanıtı vermekten imtina etmekteyim. Kötü de olsa bir şeyler yazmak; kabul etmeli; takdir edilesi, mutlu eden bir fiil. Geçen 6 küsür senede mütemadiyen tekrar ettiğim kelam: Daha fazla yazmalı. Evet, daha fazla yazmalı.

İnceleme: Riichi Mahjong

Resim
Görsel romanlar bahsinde olduğu gibi, Türkçe kaynak yetersizliğini göz önüne alarak bir riichi mahjong rehberi yazmaya karar verdim. Bu rehber temel kuralları ve oynanışı anlatmakla yetinecek, daha ileri strateji konularına yer vermeyecektir. Esasen internet üzerinden oynayacağınızı düşünerek skor hesaplama bahsine de fazla girmeyeceğim. Faydalı olması dileğiyle!

Yazık

Vatanseverlik, milliyetçilik gibi mefhumlar her gün memleketin gündemine oturan rezilliklere, ahlaksızlıklara şahit oldukça kıymetini öylesine kaybediyor ki. Toplum her zaman mı bu kadar çürümüş, pespaye, insanlıktan nasibini almamış mahiyetteydi, yoksa günümüze has bir çöküş mü bu? O kadar kolay, o kadar rahat bir şekilde bir insanın canına kastediliyor, bir insan hayatından kopartılıyor ki... Bu toplumun bir parçası olmaktan her gün utanır oldum. İnsanı derin bir bedbahtlığa sürükleyen ise görünürde, yakın gelecekte hiçbir çözümün olmaması. İhya olmayacağız. Yazık.

Deneme: Bırakınız Geçsinler

Ne yazmalı? Ellerim klavyenin tuşlarına uzanmış, bir şeyler karalamak üzere muvakkat iskân eyliyorlar. Kulağımda bedii melodiler, zihnimde asude mülahazalar. Kendime soruyorum: Ne yazmalı? Hayat bir şekilde ilerliyor. Karşısında durmanın yahut mukavemet göstermemenin neticeye hiçbir etkisi yok, o bir şekilde ilerlemeye devam edecek, bizleri elekten geçirmeyi sürdürecek. Bunun iyi bir şey olduğu iddia edilebilir, hiçbir şeyin daimi zihinleri meşgul etmemesi; her şeyin eninde sonunda unutulması, tarihe karışması; istenilmemiş türde hadiseler, hususlar nazarında müspet bir nokta. Mamafih aynı muamelenin istenilmiş türde hususları da kapsaması kuşkusuz menfi bir nitelik. Kötüsü de iyisi de unutulmaya mahkûm. Bunu akıldan çıkarmamalı, anı ve evveliyatı olması gerektiğinden, hak ettiğinden fazla dert etmemeli. Laissez faire, laissez passer. Şu an mutluyum, yarın yahut sonraki gün mutsuz olacağım. Mutsuzluğu tatmasaydım mutluluğun keyfini çıkaramazdım. Hayatın esası bu bivalan denge üzerine k

Pespaye

Mürekkebim kurudu, dimağım kurudu. Üzülüyorum. Hâlbuki çok hevesliydim bir zamanlar, kendime çizdiğim portrenin önemli kısımlarından biri idi yazmak ve düşünmek. Kazanılması zor, kaybedilmesi kolay bir alışkanlık ne yazık ki. Bu sorunu aşmak için günlük tutmaya başlamıştım lakin pek bir faydası olmadı gibi. İlham yok, esas sıkıntı bu. Kitap okumalı, içtimai havayı teneffüs etmeli; bunların eksikliği sayfaların boş kalmasına, kalemin sükûnetine sebebiyet veriyor. Muvakkat hazlarla oyalanan töz, hakiki saadetin temelini teşkil edecek ulvi fiiliyattan mahrum kalarak o pek ümitvar potansiyelini, üzücüdür ki, farkında olmadan harcıyor. Hepimizin istemsizce, iptidai güdülerle sırtını çevirdiği büyük potansiyel. Tek kelimeyle pespayelik. Üzülüyorum. Mürekkebim kurudu, dimağım kurudu.

Deneme: Sessiz Fetih

Pek yazmıyorum ne zamandır, yazılarımın kaynağından mahrumum zira: İçtimai yaşam. Yeri geliyor uzaktan temaslarda bulunuyorum mamafih düzenden yoksun mahiyette. Dışarı çıktığım da yok, güvenli odamın surlarıyla çevriliyim, şikâyetçi olduğum söylenemez. İçtimai yaşamı içtenlikle aradığım da söylenemez, kendimi bildim bileli mesafemi korudum çevreden; pek ironik ki, bu olağan dışı süreçte fikriyatım aksi yönde değil de her zamanki kanaatlerim veçhesinde ağırlık buldu; olduğu şekilde ifade etmek gerek, insanlardan soğudum. Derinliğine ve hukukuna bakılmaksızın her dostluk, ahbaplık tahayyül edemeyeceğimiz bir incelikle bağlıymış; olasılıklar denizinde boğulan istisnaların tevafuk etmesi sonucu vücut bulmuş müesseselermiş ve bizim haberimiz yokmuş. Sadece Sithler mutlak ile meşgul olur, Obi-Wan demişse, kabul, hakiki dostluklar mevcut ve bu tanımdan hariç tutulmalı. Ancak istatistiğe vurduğumuzda, münasebetlerin hangi nispette bu tanıma uyduğunu gördüğümüzde mevzubahis mutlaklığa hak verme

Akıntı

Akıntıdayım,      sürükleniyorum,           ama çırpınmıyorum,                mücadele etmiyorum,                     yalnızca teslim oluyorum. Bugün bulunduğum yer dünden farklıydı, yarından da farklı olacak.  En azından öyle olması beklenirdi, bu bir akıntı değil mi? Ama her gün aynı yerdeyim, aynı yerdeyim her gün. Ziyanı yok, önemi yok aynı yerde olduğumun.                    Akıntıdayım,               sürükleniyorum,          ama çırpınmıyorum,     mücadele etmiyorum, yalnızca teslim oluyorum.